Yapı olarak insan vücudu, belli bir takım fiziki sınırları olan bir
bütündür. Bunun için kullanım amacıyla yapılması tasarlanacak mobilya, belli
şartlar altında vücudun parçalarıyla doğrudan ilişki kurmak durumundadır. Bu ilişki
birebir olabileceği gibi, uzakta göze ve diğer duyu organlarına hitap eden bir
ilişki şeklinde olabilir. Bu durumda mobilyanın fiziki yapısının, insanın
fiziki yapısına uygunluğu “Ergonomik” faktörlerle belirlenir.
Mobilya kullanırken kullanıcı ile mobilyanın
birebir ilişkilerinde her iki tarafında fiziki yapılarının zorlanmamaları,
belli bir uyum içinde olmaları gerekir. Aralarındaki bu uyumu sağlamak ancak
her iki tarafın zorlam eşiklerini bilmekle mümkündür.
İnsanın
fiziki zorlanma eşiklerinin bilinmesi için, onun vücut ölçüsü ve parçalarının
hareket alanları gibi nitelikleri de incelenmelidir. İnsan-çevre ve
insan-mobilya ilişkilerindeki bu nitelikler ergonomi biliminin konusudur.
Bu
niteliklerden Antropometrik nitelikler mobilya ile kullanıcının fiziki ilişki
kurdukları bölgelerde, ölçü ve şekil olarak uyum içinde olmalarını öngörür. Bu
da mobilyanın boyutlandırılmasında ve şekillendirilmesinde gerekli kullanıcı
ölçülerinin, diğer bir deyişle kullanıcı antropometrisine ait olan verilerin
uygulanmasıyla sağlanır. Bu veriler basit ve düz boyutlardan oluşan “Statik
Antropometrik veriler” ile çok daha karmaşık hareketlerin boyutlanması olan
“Dnamik Antropometrik veriler”den meydana gelir.
OTURMA
Oturmak
insanın doğal bir duruşudur. İnsanlar oturmanın ayakta durmadan daha az yorucu
olduğunu hissettikleri için otururlar.
Ayakta
durulduğunda, ayak, diz ve kalça eklemleri statik kas aktevitesi nedeniyle
gergin kalırlar.
Oturulduğunda,
bu kas eforu geriler ve enerji tüketimi azalır. Ayakta durulduğunda kan ve doku
sıvıları bacakta birikme eğilimi gösterir. Bu eğilim oturma durumunda azalır.
Zira rahatlamış kan ve bacak damarlarındaki azalan hidrostatik baskı, kanın
kalbe dönüşüne olan direncini azaltır.
Bu
açıdan oturma eylemi, dolaşım söz konusu olduğunda ayakta durmaktan daha
iyidir.
Uzun
süre ayakta durulduğunda dolaşımın olumsuz etkilenmesi bacaklarda hissedilen
ağrılı yorgunluğunda kaynağıdır.
Karın
kaslarının sarkmasına neden olup, omurgayı ezerken, bir yandan sindirim ve
solunumla ilgili bazı içi organların işlevlerini zorlaştırır. Hareketsiz oturma
vücudun temel destek alanlarına ağırlık verebilir, ve kalça kısmındaki ağır
doku baskısının etkileri dayanılmaz acı verebilir.
Okul
doktorları ve ortopedi uzmanlarına göre postürel bozuklukların nedenleri
gençlerdeki hızlı büyüme ve eksersiz eksikliğidir. Büyüme döneminde bu
bozuklukların düzeltilebilir olduğu görülmektedir. Önleyici ve düzeltici
faaliyetler, fizik tedavi, daha fazla fiziksel aktivite ve uygun oturuş
düzenlemeleridir.
Büro çalışmaları ile
uzun süre oturmayı gerektiren masa başı çalışmalarda kambur durumunda tutulan
omuzlarda ve boyunda ağrı ve yorgunluk oluştuğu, bu durumda boyun omurlarında
dejenerasyon yol açtığı belirtilmektedir.
Şekil 1: Yatarken Omurganın Aldığı Farklı Durumlar. A-E kalça eklemlerinin bükülmesinin farklı aşamalarını göstermektedir. Konum D omurganın normal postürüdür.
Şekil 2: Ayakta ve
oturur durumda oturmanın postürü. A-D dört beden postürünü gösterir. Kalça
eklemini 900 yaparak oturma, lumbar omurlarının dümdüz olması
sonucunda lordosis miktarında bir azalma sağlar.
Esas
olarak üç oturma postürü vardır. Bunlar:
1.
Öne
doğru çalışma postürü
2.
Dimdik
3.
Geriye
doğru – Dinlenme ve rahatlama
Öne
ya da geriye doğru olan postürler sırtın öne ya da arkaya doğru eğilim yaptığı
anlamına gelir.
Omurlara hiçbir yük
yüklemeyen rahat, normal bir omurga konumu (yutar konum) lumbar omurlarının
hemen hemen düz konumu almasıdır.
.
Ortopedistler, tam
kamburluk durumunun çok uzun süre kalınmaması gerektiğini bildirmektedirler.
Omurgayı destekleyen kas yapısının üzerinde artan baskı boyunda ve sırtın
yukarısında ağrıya neden olmaktadır. Ayrıca ortopedistler çoğu durumda eğilimli
bir sırtın
disk sorunlarına neden olduğunu da savunmaktadırlar “4”. Bu nedenle oturulacak yerin hem öne hem de arkaya doğru oturma postüründe pelvisin üst bölümünü ve sacrumun ön yüzeyini destekleyecek şekilde tasarlanması gerekmektedir.
Üç
oturma postüründe sırt kaslarının elektromiyografisi sol taraftan alınan
ölçümler. İz kalınlığı ve yükseklik sırt kasları tarafından yapılan statik
eforun ölçütüdür. Düzenli olarak oluşan ufak sıçramalar kalbin aktivitesinin
sonucudur.
Bazı
araştırmacılar sırt kaslarının elektriksel aktivitesi ölçülmüştür. Bu
çalışmalar, aşırı derecede dik postürde oturulduğunda artan bir elektriksel
aktivite olduğunu, öne doğru oturma pozisyonunda belirgin bir dönüş olduğunu göstermektedir.
Denekler II. Pozisyonu tercih etmişlerdir. Sebebi, bu konumda vücut ağırlığının
omurga üzerinde dengelenmesi ve hiçbir statik kas aktivitesinin gerekmemesidir.
● Sırtın
dinlenmesi sonucunda sırt kaslarında hiçbir elektriksel aktivite olmadan dik
bir konumun elde edilebileceğini göstermiştir.
●
Uygun bir sırt dinlenmesi sırt kaslarının ağrımasını engellemektedir.
Şekil 5: Omurga eğildiğinde omurlar arası
oluşan gerilimi hesaplamak için Yamaguchi yöntemi.
Elekromiyo-grafik
hesaplamalarına dayanarak öne doğru oturma postürünün dinlendirici olduğu
sonucuna varılmaktadır. Sırt kasları rahatlamakta ve vücudun üst kısmının
ağırlığı kemikler, omurlar arası diskler ve ligamentler tarafından
üstlenilmektedir.
Omurganın
bükülmesi basıncın omurlar arası diskler üzerine aşırı olmayan bir şekilde
dağılmasıyla sonuçlanır. Bu da disk oluşumunda bir unsundur. Bu nedenle sırt
düz ve dik olmalıdır.
Tüm
bu fizyolojik ve ortopedik çalışmalar oturma mobilyası tasarımında aşağıda
sıralanan hususların göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
● Oturulan yer;
oturma postürü arasıra değiştirilebilecek şekilde tasarlanmalıdır.
Yaslanma
tarafından da desteklenen bir geriye yatma postürünün periyodik olarak
değiştirilebilmesi için, yeterince serbest hareket edilebilmesi sağlanmalıdır.
●
Sırt ağrılarından kaçınmak için işyeri koltuklarında sırtın alt bölgesini
destekleyecek yaslanma yeri bulunmalıdır. Böylece pelvis ve sacrum da dahil
olmak üzere omurga korunacak ve sırt kasları statik eforun baskısından
kortulacaktır.
●
Omurga lordisis oluşturan çok dik postür derhal kas yorgunluğuna yol açtığından
bu postürde çok uzun süre oturulmamalıdır.
●
Lumbar bölgesinin düz olduğu ve vücudun üst bölümünün hafifçe öne doğru eğim yaptığı
oturma postürü dinlenmeye yönelik bir postürdür. Bu durumda sırt kasları
rahatlama durumundadır. Vücudun üst bölümünün ağırlığı sadece omurlar ve
omurlar arası diskler tarafından karşılanmaktadır. Çalışma esnasında bu postür
arasıra değiştirilmelidir.
● Disklerdeki baskının optimal dağılımı hem oturulan yer, hem de yaslanma yeri
geriye yaslandığında sağlanabilir. Bu optimal
açı oturma mobilyası tasarımında göz önünde bulundurulmalıdır.
İnsan
vücudunun boyutları ile ilgilenen özel bir bilim dalıdır. Bu boyutlar uzunluk,
genişlik, yükseklik, ağırlık, çevre boyutları gibi, farklı teknikleri içerir.
Ergonomi uzmanları için antropometrik verileri kullanmanın ana amacı; Mobilya
ve mekanın kişiye uygunluğundan emin olmaktır. Antropometrinin biyomekanik
yaklaşımı ise genelde hareket hudutları, kuvvet gereksinimi, davranış hızı gibi
yaklaşımlarda insan vücudu boyutlarının etkisini inceler. Benzer yaklaşımlar
ile uygulamalı antropometriye biyometri, biyomekanik gibi uygulama alanlarında
da bazı ölçü teknikleri girmiştir.
Günümüzü
kadar olan, ergonomik amaçla antropometri yaklaşımlarında statik ve dinamik
antropometri olarak bilinen iki farklı metod geliştirilmiştir.
Statik antropometrik
veriler, mobilyanın kullanıcıyla birebir ilişkide bulunan, kullanıcının
doğrudan dokunarak tanımlamak durumunda olduğu kısımların boyutlandırılmasında
kullanılır.
Dinamik
antropometrik veriler ise vücudun belli bir hareket esnasında kazandığı
biçimlerin boyutsal niteliklerini ortaya koyar ve mobilyanın boyutlarında bu
ilişkiler çerçevesinde etkiler bürolarda kullanılan sekreter koltuklarında
arkalık ve oturma yüksekliği ile oturma derinliği statik antropometrik verilere
göre mekanik olarak uyarlanır. Fakat oturma yerinin normal çalışma pozisyonun
geçiş esnasındaki vücut hareketlerine uyum sağlanabilecek formlara kolayca
girilebilmesi için, gerekli açısal değişiklerinde insana yönelik dinamik
antropometrik veriler kullanılır.
Günümüzde insanların mesai saati oturarak geçmektedir. Bu insanların
kullandığı hacimler pek sınırlılık göstermektedir. Çalışmaların büyük çoğunluğu
tezgahlar, bankalar, masalar, çizim masaları yazı masaları vb. yatay ve düz
alanda gerçekleşmektedir. Bu hacimlerin belirlenmesinde kol, bacak ve gövdenin
dinamik antropometrik ölçüleri dikkate alınır. Max. erişme noktalarının
saptanmasında gövde hareketi ve omuz ekleminin de işlevselliği dikkate
alınmalıdır.