SINIF
KURALLARI
Öğrencilerle tanışma,
beklentilerin iletişimi, arkadaşça ama işe yönelik ortam, öğrencileri boş
bırakmamak, sınıftaki ilk gümlerin eylemleri olarak görülür (Lemlech,1988:39)
Beklentilerin
iletişimi ile arkadaşça ama işe yönelik ortam, sınıftaki davranış kurallarının
belirlenmesi ve uygulanması süreçleri ile gerçekleşebilir (Gage and Berliner,
1984: 626). Öğrencileri boş bırakmama, boş kalırlarsa zaman yitirecekleri ve
istenmeyen davranışlara yönelecekleri düşüncesiyle iyi bir zaman planlamasına
ve boş zaman etkinliklerine gerek gösterir.
Kurallar, önceden verilmiş hazır kurarlardır. Deneyimlere
dayanarak, gelecekteki belirli durumlarda nelerin nasıl yapılmasının iyi
olacağını, nelerin beklendiğini, uyulmadığında nelerin olacağını açıklayarak,
yöneticinin işini kolaylaştırır (Raviv and others, 1990:145). Kendisinden
nelerin beklendiğini, neleri yapmasının istenmediğini, bunların sonuçlarını
önceden bilen öğrenci, davranışlarını düzenlemeye yönelecektir (Cangelosi,
1988:26). Sınıftaki ilişkilerin
karmaşıklığı, onları, kural koyarak düzene sokmayı gerekli kılar.
Kurallar herkes için olduğundan, yansızlığı sağlar,kişisel
isteklerle ilgili sapmalara hayır deme olanağı verir. Bireysel üstünlüğe gerek
kalmadan, yöneticinin yetkisinin benimsenmesini kolaylaştırır, astların,
eziklik duymadan emirleri kabul etmesini olası kılar. Ödül ve cezayı
kişisellikten çıkarır, kabul edilebilir hale koyar. İnsanları göreve yöneltir,
değerlendirme ölçütü olurlar. Kurallar, sınıfta öğretmenin karar gereksinimini,
öğrencinin yönlendirme aramasını azaltırlar. Bu yararları, her tür toplu
yaşamda kurallar konmasını titizlikle uygulanmasını gerekli kılar. İyi
vatandaş, değiştirilinceye kadar kuralara uyan, başkalarının uymasını da
izleyendir.
Her şeyin aşırısının
zararlı olduğu sözü, kurallar içinde geçerlidir. Kuralların aşırı katılıkla
izlenmesi, tekdüzelik, can sıkıntısı hatta haksızlık yaratır, değişik
durumlarda gösterilmesi gereken esnekliği önler, ilişkileri mekanikleştirir,
morali düşürüp örgüt iklimini bozabilir. Katı kuralcılık amaçlarla, araçların
yer değiştirmesine neden olur. Kurallar araç olmaktan çıkar, kuralla uymak amaç
olur. Bu, yaşamak için yemenin, yemek için yaşamaya dönüşmesine benzetilebilir.
Kurallar, beklenen davranışın en alt düzeyini belirttiğinden,
kişilerde kayıtsızlık, çaba düşüklüğü yaratabilir, birey, kuralın
belirttiğinden fazlasını, iyisini yapmaktan kaçınabilir. Kurala uyulması
yeterli olunca, örgütün düzeltme ve gelişme yeteneği zayıflar. Kuralların çok
olması da beklentileri çoğaltıp davranışları
sınırlayarak gerilim yaratır, bu da gerilime karşı yeni kuralları
gerektirerek kısır bir döngüye götürür(Aydın, 1988:53)
Yararlarını çoğaltıp zararlarını azaltabilmek için, kurallar,
çok yönlü ve iyi düşünülerek,
başkalarının görüşleri alınarak grupça, konmalı az sayıda olmalıdır. Az sayıda
olmasının yararlarından ikisi de hatırlanmasının kolay olması ve önemli
görülmesidir.
Çok seyrekte olsa, nedeni belirtilerek, gerekli hallerde
kurallar esnetilebilmelidir. Var olan kurallara özenle uyulmalı, ama yararlı
olmaktan çıktıklarında veya daha
yararlısı bulunduğunda değiştirilmelidir. Kuralların olumsuz yanlarını
hafifletmek için, izin verilen davranışlar listelenebilir, kuralların anlatımı
olumsuz ve emir şeklinden kurtarılabilir: “izin almadan konuşmayın” yerine,
“izin alarak konuşabilirsiniz” denebilir.
Kurallar, amaca gidişi kolaylaştırmalı, görev dışı davranışı
azaltıp görevle ilgili olanı çoğaltmalı, öğrenme ortamı ve çevresinin rahatını,
güvenliğini sağlamalı, komşu kişilerin ve yakın kişilerin rahatsız edilmesini
önlemeli, amaca uygun davranışların ölçünlereni(standart) belirtmelidir. Bu
amaçlara hizmet etmeyen kurallar gereksizdir. Gereksiz bir kural diğer
kurallarında gereksiz olabileceğini düşündürür, kurallara karşı çıkılmasına neden
olur, bu tür bir kurala göre ceza alan öğrenci, ders ve okuldan soğuyabilir,
zamanını kuralı değiştirmeye ayırabilir ( Nathan, 1983: 81-92; 1991: 158 ).
Sınıf, günün önemli bir bölümünü birlikte geçiren insanları
barındırır. Her tür birlikte yaşamın amaçlarına ulaşması, bu yaşam sürecinin
düzenli olmasına bağlıdır. Düzeni sağlamanın yolu, eylemlerin kurallara
bağlanmasıdır. Sınıftaki ilk günlerde sınıf kuralları öğrencilerin önerilerini
alarak öğretmence veya öğretmen liderliğinde daha sonra belirlenirse, kuraldışı
davranışa alışan öğrencilerin kurallara uyması güçleşir. Sınıf kuralları
beklentileri iletmeli, okulun politikalarına uygun ve yazılı olmalı, kuralların
mantığı açıklanmalıdır ( Jacobsen and others, 1985; Cargelosi, 1988: 119).
Birlikte yaşanana yerlerde özgürlük ve düzen birlikte,
dengeli kullanılmalıdır. Aksi halde özgürlük bazen yerini başıboşluğa bırakır,
başkalarına zarar verir. Öğrenciler de düzensizliği sevmez, baskıcı olmayan,
yaşamın doğasından gelen bir düzen ister ( Boling, 1985: 95, 102 ).
Bu düzen kurallar
aracılığıyla, herkesin yanlışını kabul edeceği bir ortam sağlamalıdır ( Nathan,
1983: 92 ).
Sınıfta öğrencinin işlevsel davranışı için gerekli süreç ve
beklentiler belirlenmeli, kurallar buna uygun olarak konmalıdır. Okula geliş
zamanından sınıfa giriş düzenine, kitap- defter getirmekten arkadaşlarıyla
ilişkilerine kadar, çeşitli etkinlikler için belirlenecek işlevsel davranışlar,
kurala dönüştürülür ( Grubaugh and Houston, 1990: 376 ).
Kurallar belirlendikten sonra,öğrencilere öğretilmeli, örnek
çalışmalar yaptırılmalıdır. Okulun açıldığı ilk haftada sınıf kural ve
süreçleri, programın bir parçası olarak öğretilmeli, dönütler değerlendirilip
düzeltilmelidir ( Harris, 1991: 157 ).
Kurallara uyum, sınıfın
üyelerinin hepsince izlenmelidir ( Raviv and others, 1990: 145 ).
Böylece, sınıftakilerin
birbirini denetimi yoluyla öğrenciler toplumda gelecekteki rollerine de
hazırlanmış olurlar.
Kuralların denetimine ilişkin öğretmen ilgisi, her alanı
kapsamalıdır. Örneğin öğretmenin, öğrencinin kalemiyle bile ilgilenmesi, onun
öğretmenle ilgili algılar oluşturmasına yol açar. Öğrenciler, ilk düzensizlik
izlenimini aldıklarında başkalarını da ararlar, ama öğretmenin sınıf düzenini
sağlamada kararlılığına anlarlarsa, yanlış davranışları azalır ( Doyle, 1986:
413 ).
Kuralları bilmesi, öğrencinin kendine güveni, morali, başarı
üzerinde etkili olmaktadır ( Wandl, 1990, 488, 492, 493 ) kuralları uyum
alışkanlık haline geldikçe, üst sınıflarda öğretmenin işi azalabilir. Özel
durumlarda kuralların nasıl uygulanacağını belirlediği için, öğretmenin, hakem
olarak gücü artar. Okul öncesi deneyimleri, sınıf gereklerinin neler olduğunu
içermeyen öğrencilerin, düşük kültür düzeyinden gelenlerin sınıf kurallarına
uymaları zaman alabilir, sorun oluşturabilir.
Kuralların yazılı olmasını savunanlar kadar, informal
olmasını savunanlar da vardır ( Doyle, 1986: 413 ). Bu konuda alışkanlık ve
uyum sağlanana kadar, alt sınıflarda yazılı, üst sınıflarda yazısız kurallar
kullanmanın yararlı olduğu söylenebilir ( Smith, 1990: 60 ):
Herkesle kibar konuşalım, bağırmayalım, konuşanları dikkatle
dinleyelim, yiyeceklerimizi beslenme köşesinde yiyebiliriz, sorulanlara söz
isteyerek yanıt verebiliriz, çalışmasını bitirmiş arkadaşlarımızla
konuşabiliriz...
Sınıf kuralları, sınıftakilerin ve okulun karşılıklı
beklentilerinin gerçekleşmesini sağlayacak düzeni kurmalıdır. Okulun, onun üst
kurumu olarak da devletin beklentileri, eğitimin amaçları olarak yasal
metinlerde yazılıdır. Sınıf kurallarına ilişkin öğretmen ve öğrenci beklentilerinin
uygun olup olmadıklarının ölçütü bu amaçlardır. Amaçlara uygun beklentilerin,
sınıfta, uzlaşma ile sınıf kurallarına dönüştürülmesi gerekir. Öğrencilere,
istek ve beklentilerini eğitsel amaçları bilerek, başkalarının istek ve
beklenti hakkını gözeterek, başkalarından alınan dönütlerle değiştirebilmeyi
öğretmek gerekir. Eyleminin etkisiz kaldığını, amaçlarına ulaştırmada geçersiz
kaldığını gören kişi, onu değiştirmek isteyecektir. Arkadaşlarınca kabul
edilmek isteyen öğrenci, onların istek ve beklentilerini isteyen öğrenci,
davranışını onunkine yakınlaştırır. Çekingen öğrencilerin güvenini kazanmak
isteyen öğretmen de böyle davranabilir.
Kurallara ilişkin davranışın değiştirilmesi sürecinde,
engelleme yerine, öğrencinin mantığına seslenme yolu seçilmelidir. Çünkü
engellenme, hırçınlık, direnme, olumsuz davranış yaratır, beklentileri anlatış
şeklimiz, görünüşümüz, ses tonumuz, yüz ifademiz, olumluluk ve iyi niyet
yansıtmalıdır. Kullanılan dilin yönelimi için, “ iyi söyleyin, iyi olsunlar,
olumlu konuşun, olumlu olsunlar “ deyişi kullanılabilir ( Hull, 1990: 24, 25;
Pauly, 1991: 61-64 ).
Çocuğun sınıf
ortamında kendini rahat hissetmesi için sınıf ortamında kendisinden ne
beklediğini çok iyi bilmesi, yaptığı davranışların sonucunu tahmin edebilmesi,
öğretmen öğrenci, öğrenci etkileşiminin güven içinde gerçekleşmesi gerekir.
Sınıftaki olumlu sosyal ve psikolojik havayı bozan en önemli
neden, sınıfta öğrencilerin istenmedik olumsuz davranışlar göstererek öğretimi
engellemeleri ve bunun sonucunda öğretmenin ortamı gerginleştirmesidir. Sınıf
ortamında bir çok olay birlikte ve hızla gelişir. Bunlar genellikle önceden
bilinmeyen yada beklenmeyen olaylardır. Öğretmenin bu gelişmeler karşısında
kontrolü sağlayamazsa sınıfta hoş olmayan, rahatsız edici bir hava esebilir. Bu
tür olayların sayısı arttıkça çocuk sınıfta kendini rahatsız hisseder.
Sınıf ortamının
olumlu olması sınıftaki olumsuz davranışların engellenmesiyle mümkün olur.
Sınıfta sıklıkla gözlenen ve sınıf ortamını olumsuz yönde etkileyen başlıca davranışlar şunlardır(Erden ve Akman, 1996).
a.
Derse
devam etmeme ya da derse geç gelme.
b.
Derse
hazırlıksız gelme.
c.
Sınıfta
uygun olmayan yer ve zamanda konuşma.
d.
Arkadaşlarına,
kendisine ya da eşyalara zarar verme.
e.
Derste,
ders dışı etkinliklerle uğraşma.
Sınıftaki olumsuz davranışların ortadan kaldırılmasında en
etkili yollardan biri sınıf kurallarının belirlenmesidir. Kurallar öğrencilerin okul ve sınıf içindeki davranışlarını düzenler, benzer ve istendik davranışlarda bulunmalarını sağlar.
Sınıfın kuralları öğrencilerle birlikte öğrenciler tarafından
belirlenmelidir. Öğretmen ve öğrenciler sınıf kurallarını belirlerken hangi
davranışları hoşgörüyle karşılayabileceklerini ve hangi davranışların
öğretimi engelleyici nitelikte olduğuna
karar vermelidir. Unutmamalıdır ki her
öğretmenin belli davranışları kabul alanı farklıdır. Örneğin bir öğretmen
sınıfta ara sıra izin almadan konuşmalardan
rahatsız olmazken, bir başka öğretmen en ufak izinsiz konuşmadan
rahatsızlık duyabilir. Bu nedenle sınıf kuralları, sınıflara ve öğretmenlere
göre değişebilir.
Kuralların öğrencilerle paylaşılması ve onların
anlayabilecekleri biçimde ifade edilmesi gerekir. Örneğin sınıfta yaramazlık
yapılmaz yerine, sınıfta ayakta dolaşılmaz, izin almadan konuşulmaz gibi
davranışa yönelik ifadeler kullanılmalıdır.
Kurallara uyulması için kurallara uymamanın sonuçlarına
da sınıfça karar verilmeli ve yaptırımlar uygulanmalıdır.
Olumsuz öğrenci davranışları karşısında öğretmenin gösterdiği
tepkiler de sınıfın havasını etkiler. Öğretmenin en ufak olumsuz davranışlar
karşısında öğrencileri, azarlaması, bağırması,fiziksel ceza uygulaması,
kişiline yönelik suçlamalarda bulunması, öğrencileri notla tehdit etmesi,
sınıfta güven ortamının bozulmasına, öğrencilerde korku ve kaygı duygularının
gelişmesine neden olur.
Öğretmen sınıf ortamını bozan öğrenci davranışları karşısında
tepkisiz kalırsa, bu sefer öğretim kesintiye uğrar, öğretim hakkından
yararlanmak isteyen öğrencilerin tepkileri ortaya çıkar ve bu durumda sınıf
ortamını olumsuz etkiler.
Bu nedenle
öğretmenlerin sınıf yönetiminde çok dikkatli olmaları, düşünülmeden yapılmış
ani çıkışlardan kaçınmaları gerekir. Öğretmenlerin olumsuz davranışlar
karşısında gösterebilecekleri bazı tepkiler şunlardır.
1.
Olumsuz
davranışı gösteren öğrenci ile göz teması kurularak uyarılması.
2.
Öğrenciye
yaptığı davranışın yanlış olduğunun nedeni ile açıklanması.
3.
Öğrenciye
olumsuz davranışının nedeninin sorulması.
4.
Öğrenciye
yapması gereken doğru davranışın söylenmesi.
5.
Öğrenciye
iyi model olunması.
6.
Öğrencilerin
olumsuz davranışının görmemezlikten
gelinmesi ve olumlu davranışının pekiştirilmesi.
Sınıf içinde uygulanan kuralların öğrenci başarısına etkisi:
Bu konuda öğrencilere iki
görüş yöneltilmiştir. Bunlardan ilki “derste uyulması gereken kuralların önceden
belirlenmiş olması ve öğretim üyesinin bunların uygulanmasına önem vermesinin
öğrenci başarısına etkisi” dir. İkincisi ise “bu kurallara uyulmaması halinde
nasıl bir tepki ile karşılaşılacağının bilinmesinin öğrenci başarısına
etkisidir” dir. Burada ilginç bulgulardan biri, her iki görüşe de öğrencilerin
her kategoride aynı oranlarda katılmaları olmuştur. Başka bir deyişle,
öğrenciler bu görüşlere şaşılacak şekilde
aynı cevapları vermişlerdir. Bu nedenle her iki konudaki bulgular bir
tabloda birleştirilerek verilmiştir.
Evet Kısmen Hayır
Toplam
Cinsiyet
Kız 42 40 18 100
Erkek 36 38 26 100
Ankara Üni. 36
41 23 100
Gazi
Üni.
41 36 23 100
Selçuk Üni. 41
41 18 100
Eğitim Bil. Fak. 29 43 28 100
D.T.C.F. 32 45 23 100
Fen Fak. 56 33 11 100
Eğitim Fak. 42
36 22 100
Dil Edebiyat 37 37 26 100
Fen 47 37 16 100
Diğer Sos. B. 33 45 22 100
Eğitim 26 40 24 100
Üçüncü Sınıf
46 39 15 100
Dördüncü Sınıf 38 38 24 100
Mezun 33 50 17 100
TOPLAM
39 39 22 100
Tablonun incelenmesinden de görüleceği gibi, öğrencilerin bu
konuda bir tercih belirtmedikleri
ancak, “evet” ve “kısmen” görüşlerini daha çok vurguladıkları (%39) dikkati
çekmektedir. Bu görüşlere katılmayanların oranı ise tüm öğrencilerin yaklaşık beşte
biri kadardır.
Cinsiyete göre
bakıldığında, kız öğrencilerin erkek öğrencilerden çok az farklıda olsa, sınıf
içinde uyulması gereken kuralların
belirgin olmasına önem verdikleri ortaya çıkmaktadır. Erkeklerin
yaklaşık dörtte birinin (%26) önemli görmemeleri de bunu destekleyen bir bulgu
olarak yorumlanabilir.
Üniversitelere göre bakıldığında, Selçuk ve Gazi
üniversiteleri öğrencileri için sınıf
içi kuralların belirginliğinin Ankara Üniversitesi öğrencilerinden daha fazla
başarıyı etkilediği söylenebilir. Bu durum Ankara Üniversitesi öğrencileri için
daha çok kısmen etkili olmaktadır.
Fakültelere göre ise, en çok fen fakültesi öğrencilerinin
(%56) sınıf içinde uyulması gereken kuralların belirginliğine önem verdikleri
görülmekte, bunu Eğitim, D.T.C. Fakültesi öğrencileri izlemektedir. Bu görüşe
en az katılma Eğitim Bilimleri
Fakültesi öğrencileri arasında dikkati çekmektedir. Bunun kısmen etkili
olduğu görüşünde olan öğrenciler arasında ise, ilk sıraları D.T.C.F ve Eğitim
Bilimleri Fakültesi öğrencileri (%43-45) almaktadır.
Bulgular alanlara göre incelendiğinde, Fen alanındaki
öğrencilerin bu görüşlere en çok
katılan gurubu oluşturduğu dikkati çekmektedir.
Sınıflara göre ise, sınıflar küçüldükçe, sınıf içi kuralların
belirginliği ve bunlara uymanın öğrenci başarısını etkilediği şeklinde bir
görüş belirginleşmektedir. Bunun kısmen etkili olduğunu belirtenler içinde en
büyük grubu (%50)mezunlar oluşturmaktadır.
Kısaca belirtmek gerekirse, sınıf içinde uyulması gereken
kuralların önceden belirlenmesi bunların uygulanmasına öğretim üyesinin önem
vermesi, uyulmaması halinde öğrencinin nasıl bir tepki ile karşılaşacağını
bilmesinin öğrenci başarısını tamamen mi ? yoksa kısmen mi etkilediği belirgin
olarak ortaya konamamıştır. Ancak bunlar öğrencileri tamamen yada kısmen önemli
ölçüde etkilemektedir.
Eğitimde ceza:
Ziya Paşa’nın “akıllı olanı nush ile etmeli tekdir-Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.” Beytinde de anlatmak istediği gibi gerektiğinde ceza da bir eğitim bir ıslah aracıdır. Ceza yalnız hukukun ve toplum yönetiminin bir sembolü değildir. Ailede bir toplumdur, okulda bir toplum örneğidir. Duruma göre buralarda da bir disiplin amaçlı olarak cezaya başvurulabilir ve başvurulmaktadır da. Bu konuda konulan yasakların da, yeterince uygulanmadığı bir gerçektir. Bu sosyal bir gerçektir.
Öyleyse bu yasak kuralının uygulanamayışının esas sebebi, yasağın verilişindedir. Yani cezayı(dayağı) kesin yasalamktır.
Bu konuda benimsenecek tavrı da yine halk arasındaki dövmeden ziyade dövme korkusuyla terbiye etmek sözü çok güzel özetlemektedir, denilebilir.
Eğitimin mayası sevgi ve şefkat olduğundan ceza en son düşünülebilecek olaydır. Cezayı gerektirebilecek durumda da ilk planda cezanın en hafifi ile başlamak gerekir. Yoksa hemen en ağır cezaya başvurmamalıyız. Bazı hocalar ve disiplin kurulu üyeleri vardır ki sanki ceza fabrikasıdırlar. Ağır ceza hakimleri bile onların yanında hafif ceza hakimi durumuna düşüyorlar. Okulun disiplinini hemen okuldan öğrenciyi atmakta görüyor ve tasdiknamesini kestiriyorlar.
Pedagojik sevgiyle taban tabana zıt bir uygulamadır bu. Nitekim idarecilik yapan başka bir meslektaşımız, böyle ceza fabrikası kuran bu meslektaşlarını uyarma ihtiyacı hissetmiş ve şöyle demişti. “Arkadaşlar sizler çok yanlış yapıyorsunuz. Siz bu tavrınızla öğrenciyi kazanamaz, kaybedersiniz. Halbuki eğitimin amacı öğrenciyi kaybetmek değil, kazanmaktadır. Bu gerçeği niçin unutuyorsunuz. Benim başımdan daha büyük olaylar geçmiş ve hatta bu yüzden Milli Eğitim Disiplin kurulunca çağırılmış ve suçlu bir öğrencimiz hakkında görüşüm alınmak istenmişti, öğrencinin suçu açıktı, savunulacak bir tarafı yoktu. Bir hareket suçu idi. Ben içimdeki pedagojik sevgim gereği bu öğrenciyi bile kurtarmak istedim, dedim ki “evet” öğrencinin suçu bir vakıadır. Ancak unutmayalım ki, biz buradaki komisyon üyeleri hep birer eğitimciyiz. Eğitimin esas amacı ise öğrenciyi kaybetmek değil kazanmaktır. Eğer şimdi biz burada öğrenciye en ağır cezayı verir de, okuldan atarsak, öğrencinin küfrettiği kimselere karşı hiddet ve şiddeti daha da artar, belki de bir serseri, hatta bir anarşist ve terörist olabilir.... Okuldan geçici uzaklaştırmak gibi hafif bir ceza ile bu işe başlarsak bence daha uygun olur. Böylece öğrenciyi tekrar okula kazanmış ve yeniden onu ıslah imkanını elde etmiş oluruz. Şahsi kanaatime göre de zaten çocuk bir tahrik sonucu bu suçu işemiştir, yoksa kişilik itibariyle söz dinleyen ve dinleyebilecek bir öğrencidir...” dedim. Ve bu sözlerim, yani olaya bu şekilde yaklaşımım, bütün üyeleri müspet yönde etkiledi ve öğrenciyi yeniden okula kazandık ve daha sonra çocuğu ıslah da ettik...”
Evet hukukçu olmak belki kolaydır, ama eğitimci olmak öyle kolay değildir.” Diye eklemiştir.
Öyleyse bir eğitici olarak suçlu öğrencilere karşı bizim ilk ve temel görevimiz nasihatle onları ıslah etmektir. Ceza bizde en son çaredir.
Ceza çeşitlerinden dayak ise gündemden düşmeyen ve sürekli tepki ve tenkid alan bir olaydır. Dayak bedeni bir cezayı ifade eder. Bu tür cezayı, sıfırlamayı amaç edinmeliyiz. Ama nede olsa insanız, nefis taşıyoruz, sinirlerimize hakim olmayabiliriz. Böyle bir cezayı uygulamak zaruretinde kaldığımız zaman bunu da imkan nispetinde gizli icra etmeye özen gösterilir, herkesin önünde uygulanmaz. Öğrencinin şahsiyeti zedelenmemelidir. O taktirde ceza caydırıcı olmaktan, ıslah aracı olmaktan uzaklaşır, şahsiyet kırıcı ve nefsi tatmin aracına dönüşür. Buda öğretmen öğrenci ilişkilerini olumsuz yönde etkiler.
Ve şurası unutulmamalıdır ki, güneş karı nasıl eritiyorsa, iyi niyet, şefkat de kötü niyetleri öyle eritir, gergin ruhları yumuşatır. Bu sebeple tatlı dil, güler yüz İslam eğitiminde de bir ibadet kabul edilmiştir. Olayların çözümünde bu yol etkili olmuştur.
KAYNAKLAR:
1- Sınıf yönetimi (Prof. Dr. Hüseyin BAŞAR)
2- Öğretmenlik Mesleğine Giriş (Prof. Dr. Münire ERDEN)